Gelelim çağımızın en çok merak edilen ve ses getiren kişilik bozukluğuna :) Son zamanların dizlerinden; filmlerine, filmlerinden; kitaplarına, kitaplarından; videolarına kadar bir çok alanda yer alan bu kişilik bozukluğu toplumumuzda kadınlara oranla erkeklerde daha fazla gözlemlenmektedir. Toplumumuzun erkek egemen bir dinamiğinin olması bu rahatsızlığın erkeklerde daha fazla görülmesinin temel sebeplerinden biridir. Çocuklukta aynı yaşam öyküsüne sahip bir kadın ve bir erkeği kıyasladığımızda erkek olan birey narsistik eylemler sergilerken, kadın bireyler daha çok borderline, histriyoni gibi rahatsızlıklarla karşımıza çıkıyor.
Narsizmin bilinen en yaygın sebebi iki farklı ebeveyn tutumunun olmasıdır. Bu ebeveynlerden biri çocuğu aşağılar, küçümser, cezalar verir, fizyolojik yada psikolojik şiddet uygular, bir diğer ebeveyn ise bu durumu telafi edebilmek için çocuğu ödüllendirme, övme, hatalarını görmezden gelme ve hatalarını kapatmak gibi eylemlere başvurur. Bakıldığında iki tutumda yanlıştır. Bu iki zıt davranışın arasında kalan çocuk ben neyim diye düşünmeye başlar. Örneğin babası ceza, annesi ödül yöntemi uygulayan bir çocuk; ben babamın ceza verdiği, sevmediği, aşağıladığı kadar kötü beceriksiz biri miyim? yoksa annemin bahsettiği gibi mükemmel, ödüllere layık, hatasız ve kusursuz biri miyim? ikilemi arasında kalır. Bu ikilem arasında kalan çocuk babası tarafından yıkılan özgüvenini annesinin övgüleri ile toparlamaya çalışır. İçten içe bu yıkımı kabullenemeyen çocuk kendini aşağılık hissetmeye başlar ve bu duygunun verdiği acıya dayanamayıp, ben iyiyim ben mükemmelim ben annemin dediği gibi biriyim diye kendini korumaya alır. Kendini korumaya alan çocuk artık eleştiri duyabilecek ya da aşağılanmaya katlanabilecek durumda değildir. Çünkü o övgüye layıktır. Artık her hangi bir eleştiriyle karşılaştığında çok sert tepki verecektir çünkü içindeki o geçmişinden kalma öz kıyımı tekrar kanayacaktır. Narsist birey artık bu yarayı kanatılmasına izin vermeyecektir ama unuttuğu bir şey vardır bunu içi boş övgülerle doldurduğu ve içinde kendini hep ezik hissettiği için kendi yarasını her gün kendi kanatacaktır. Bu problemi içinde halledemediği için narsist birey kendini hiç bir zaman tam anlamıyla mutlu ve huzurlu hissedemeyecek kendi doyumunu sağlamak için başkalarının duygularını sömürmeye ihtiyaç duyacaktır. Bunu yaparken de bir suçluluk, vicdan azabı hissetmeyecektir. Artık onun için önemli olan tek şey kendi egosunun tatmin olmasıdır. Hayatında yer alan herkes onu mutlu etmek, onu övmek onu çabalamak için vardır. Eğer birileri onun yanında yer almak istiyorsa onun çıkarlarına göre hareket etmeli narsistten bir şey almadan sürekli narsiste bir şey vermelidir. Zaten sizin ona verebildikleriniz azaldıkça narsistte sizden uzaklaşıp yeni avına yaklaşıyor olacaktır. Usta bir manipülatör olan narsistler karşısındakine istediğini yaptırabilmek için önce çok iyi ve mükemmel bir imaj çizecektir, karşı tarafın zayıf noktalarını bir bir aklına not edecek ve zamanı geldiğinde bunları kullanacaktır. Böylelikle karşı tarafı dize getirebilir geçmişten gelen aşağılık hissini tatmin edebilecektir. Toplumsal bir alanda konuşurken aşırı bilgili, ahlaklı bir tutum sergileyen narsistler kişileri kendilerine hayran bırakmayı başarırlar. Toplum içinde kendine aşık olmak olarak adlandırılan bu rahatsızlık göründüğü kadar masum bir aşk değildir. Narsistler kendilerini sevmezler içten içe kendileri ile barışık değillerdir babasının ilk başta yarattığı o aşağılık çocuk ile hep bir savaş içindedir. Bu savaşta galip gelebilmek için kendimi seviyorum ben en iyisiyim benden daha değerlisi yok maskesinin altına saklanır ve buna kendini inandırmak için sürekli kullanabilecekleri ve ezebilecekleri daha zayıf karakterli insanlara ihtiyaç duyarlar. Bir aşk ilişkisi içindeyseniz narsistin sizi en başta prenses gibi hissettirdiğine şahit olmuşsunuzdur. Zaman geçtikçe o mükemmel adamdan eser kalmamıştır. Siz sürekli en başta iyiydi tekrar eskisi gibi olabilir, şu an böyleyse sorun benim davranışlarımla ilgili galiba hemen bunu telafi etmeli ve onu eskisi gibi yapmalıyım diyerek daha çok adım atmaya kendinizden taviz vermeye başlamışsınızdır bile, ama siz böyle davrandıkça o hep daha da uzaklaşmış hatta canınızın yandığı ve üzüldüğünüz konuları her seferinde daha sert daha ağır bir şekilde size uygulamaya başlamıştır. Kendinizi o an bir çıkmazda hissedersiniz. sanki bağırıyorsunuz ama sesiniz çıkmıyor hani olur ya rüyalarımızda sesimiz çıkmaz boğazımız düğümlenir işte tam da böyle bir his. Sanki bir sokaktasınız ve önünüz uçsuz bucaksız bir boşluk o boşluğa elinizi uzatıyorsunuz ve görünmeyen bir duvarla karşılaşıyorsunuz işte tam da böyle bir çıkmaz, ucu açık gidebilirsin ama nereye gideceğini bilmiyorsun. Onsuz bir hayatın nasıl olacağını bilmiyorsun. Çünkü ona o kadar kapıldın ki, ondan önceki yaşamın bile hayal meyal aklında. Şu an onsuz bir şey yapabileceğine bile inanamıyorsun. İlişki içindeyken seni küçümsediği tek başına bir şey başaramadığını sana söylediği ve hissettirdiği için senin kendine bile güvenin kalmadı. Ondan önceki hayatından ve davranışlarından eser yok, çünkü ilişki içindeyken seni eski aktivitelerinden, arkadaşlarından, ailenden uzaklaştırdı. Her hareketin ona bağımlı bir hale geldi. Üzgünüm ama onun da zaten istediği buydu. Şu an aklından geçenleri tahmin edebiliyorum. Ama başlarda böyle değildi öyle güzeldi ki ben zaten ondan başkasına ihtiyaç duymuyordum diye düşünüyorsun. Peki sonra? zamanla o senin yanında olmasa bile, seni kendi yokluğuyla tehdit ederek sana hükmetmeye çalışmadı mı? "Ben o kızları sevmiyorum, onlar tam bi ..., benim sevdiğim kadın onlarla gezemez. Ben hayatındaysam bunu kabulleneceksin kızım" türevinde şeyler duymadın mı? yanındakilerin sana layık olmadığını söyleyerek sanki sen üstün olduğun için onları istemiyormuş bunu da seni çok sevdiğinden kıskandığından yapıyormuş gibi davranmadı mı? "Ne gerek var böyle saçma şeylere, sen çocuk musun ... gidiyorsun? " gibi ifadelerle seni ezik hissettirerek yapacağın aktivitelere olan hevesini kaçırmadı mı? daha sonra o bir yere gitmek istediğinde sen karşı çıkıp ama ben gitmedim sen gidiyorsun dediğinde "Ben sana gitme demedim ki sen kendin istemedin" diye bir yanıt duymadın mı? eğer bunları duyduysan sen o sana yettiği için sadece onunla değilsin, o kendinin sana yetemeyeceğini bildiğinden seni elde tutabilmek ve kendine bağımlı hale getirebilmek için uyguladığı manipülasyonlardan ötürü onunlasın. Bu bilgileri yapbozun bir parçası gibi düşün. Yapbozu tamamlayan bütün bilgileri topladığında karşına çıkan resim sana " Ben neler yaşamışım da fark edememişim. Bu kadar olabilir miydi? bu kadar iyi rol yapabilir miydi? " hissi yaratacak biliyorum.
Ama şunu unutmamalısın ki böyle hisseden ilk kişi sen değilsin ve ne yazık ki son olmayacaksın. Ben kendimce Narsist bireylere duygu zombisi diyorum, aslında içlerinde ölen bir özgüvenleri var ölen özgüvenden tekrar canlanan bir ego tıpkı ölüp tekrar canlanan ama asla normal insanlar gibi olmayan zombiler gibi üstelik bu zombi kan yerine karşısındakinin ruhu, özgüveni, kendisine olan saygısı, onu o yapan özellikleri ile besleniyor. Yeteri kadar besini aldığında da hemen kendine daha iyi doyum sağlayabileceği yeni ruhlar arıyor. Böyle konuşunca çok ürkütücü geldi değil mi? Üzülerek söylüyorum ki milyonlarca insan bu duyguya çok aşikar ve ilişkileri bitmiş olsa bile yarattığı yıkım izlerini hala taşımaya devam ediyor, bu izleri nasıl kapatabileceğimizden de bahsedeceğim. Şimdi biraz Narsistlerin DSM V kriterlerinden bahsedelim:
Empati duygusundan yoksundurlar, ben zaten mükemmelim tavırlarını sergilerler şişirilmiş egolarının altında aslında özgüvensizlik yatar. Sürekli beğenilme ihtiyacından doğan kendine taparcasına bağlanma durumudur. Eleştiriye tahammülleri yoktur. Sürekli başkalarının onu kıskandığını düşünürler ya da kendini sürekli başkaları ile kıyaslarlar. Statüsü yüksek insanlarla arkadaşlık kurmak isterler, ilişkileri yüzeysel ve çıkarcıdır. Vicdan duygusundan yoksundurlar. Manipülasyon tekniklerini sıkça kullanırlar ve ilk aşamada karşısındakini etkilemek için gerçek tavırlarını sergilemezler.
Bu belirtiler Narsistlerin psikoloji alanında tanı koyabilmek adına dikkate aldıkları kriterlerdir. Yukarıda bahsettiğim gibi bir öykü dinlenerek teşhis konulabilir. Sadece bu belirtilerden yola çıkarak bir bireye narsistsin demek doğru olmayacağı gibi bir uzamandan yardım alınması ve telhisi onun koyması da en sağlıklısıdır.
Eğer yukarıdaki yazı tarzında bir içeriğe ulaşmak ve sonuna kadar narsizmi örnekleri ile anlamak istiyorsan " Duygusal Zombi Narsist " kitabımı alıp okuyabilirsin.
Psik. Dan, Regresyon Terapisti, Aile Dan. Yaren ÖNCÜ
コメント